12 yaşındaki Defne ailesiyle birlikte köyde yaşamaktadır. Babası toprağın değerini, köklere bağlı kalmayı öğütlerken Defne’nin hayali şehre gitmektir. Günlük hayatın sıradanlığı, büyükannesinin hastalığıyla gölgelenir. Hasta büyükannesinin durumu kötüleşince doktoru bulmak için ormana giren Defne, burada bir grup adamın gizlice mezar kazdığını ve köydeki herkesi gerekirse öldüreceklerini söylediğini duyar. Korkuyla eve döner fakat ailesi ona inanmaz. Çok geçmeden bu yabancıların şiddeti köyün üzerine çöker: önce doktor kaybolur, ardından babası tarlada katledilir. Anne ve kız evlerinde korunmaya çalışırken saldırganlar içeri girer; kanlı bir çatışma Defne’nin gözlerinin önünde yaşanır. Annesi de gözleri önünde vurularak hayatını kaybeder. Defne, tek çıkış yolunu ormana kaçışta bulur. Ancak peşindeki adamların acımasızlığı giderek yaklaşırken, üvey kardeşi Osman ortaya çıkar. Defne’nin masumiyeti bu noktada sınanır: hayatta kalabilmek için ilk kez kendi ellerini kana bulamak zorunda kalır. Çocukluğun saflığı, şiddetin kaçınılmaz yüzüyle karşılaşır.'Defne', kökler ve ölüm üzerine sert bir büyüme hikâyesi anlatır. Masum bir kız çocuğunun gözünden, toprağa bağlı yaşamla şiddetin gerçekliği iç içe geçerken, Defne’nin adını aldığı ağacın kaderiyle yüzleşir: kök salmak mı, yoksa kaçıp başka bir hayat aramak mı?